


Bayram Is Coming
Pazartesi, Eylül 21, 2015
0 comments

Dugun Oncesi Kuafor Drami
Pazar, Eylül 20, 2015
0 comments
Düğüne gitmek güzel şimdi kabul edelim, bolca gıybet, damadın kuzenlerini kesmek, 60+ potansiyel damat annelerine süzülmek, hanım hanım oynamak falan.
Düğün aslında en güzel, en alımlı olduğun ortam olmalı değil mi? Saç, makyaj, tırnaklar falan yapılı, tuvalet giyiyorsun.Yok abi hiç de öyle değil, şu yaşa kadar belki 50 tane düğüne gittim. Bir tane güzel fotoğrafım yok. Ya saçım bok gibi, ya makyajım.
Bugün şu düğün öncesi güzelleşeyim diye gittiğimiz bir de tonla para döktüğümüz şu vizyonsuz kuaförlerden bahsedeceğim.
Çoğu kızımız için adeta bir moral kaynağı olan kuaför olayı benim için kahırdan başka bir şey olmadı. Ne zaman gittiysem, hep mutsuz çıktım. Bir de millet sevgilisinden ayrılınca, depresyondan falan gidiyor, daha iyi hissetmek için. Ben gitsem herhalde ağda odasında kendimi keserim.
Maşa mesela, yanlış ellerde adeta bir kalaşnikof! Basit değil mi, mesela ben doğal olsun istiyorum. İstiyorum ki kimse anlamasın maşa yaptırdığımı, doğal saçımmış gibi mesela. İsteğimi de görsellerle destekliyorum. Ondan sonra başlasın kahır azabı. Hayatımı karartan, varlığımı sorgulatan o bitmek bilmez 45 dakikanın sonunda ise karşılaştığım şey, neredeyse bıraksan özerk cumhuriyet kuracak, birbirinden bağımsız milyonlarca incecik bukle. Hatta bukle bile değil, sanki hani çoklu prizi sararsınız da açınca birbirine dolaşır ya. Heh işte tam da öyle! Abi adam bir de üstüne dur biraz vax süreyim de bozulmasın diyor, basıyor vaxı, oldu mu saç sana sanki günlerdir yıkanmamış, sıksan riviera zeytinyağı akacak saçlar. O an yaptığım büyük hatayı algılayıp sesim titreye titreye aç bunları diyorum, ilk başta hayatım bunlar zamanla açılacak zaten adlı fix itirazını yapsa da, gözlerimdeki delici nefreti görünce açıyor, bu sefer de oldu mu saç sana yataktan kalkmış, yeni sevişmiş saçı? Ulan zaten benim saçım uyandığımda böyleydi, ne bok yemeye geldim kuaföre desen de artık çok geç, annenin kızım bu saçla düğüne mi gelinir? dramını izleyeceksin.
Bir sonraki sefer diyorum ki hadi yaz düğünü, maşa tutmaz, zaten köy gelinine çeviriyor bu ibne beni, topuz yaptırayım. E be gerizekalı, maşayı yapamayan adam topuzu nasıl yapacak? O daha bi masters degree, zaten herif çıraklarına yaptırıyor, kendi bile uğraşmıyor. Neyse belki o vizyon sahibidir deyip, yine Pinterest falan kasıp istediğim saçı gösteriyorum. Tabi gösterdiğim fotoğraf ya Jessica Alba ya da Penelope Cruz. Eminim ki o saçı yapan adamın arkamdaki Şabanla yakından uzaktan alakası yok, ama neyse. Tamam abla anladım, çok güzel olur yakışır sana diyor. Güzel yapsın diye katlandığım türlü çırak yavşaklıklarından sonra kaçınılmaz sonla karşılaşıyorum: Gelinin kız kardeşiyim!!! Abi dıdının dıdısı olarak gittiğim düğünde kafamda beliren saçımsı ama sanki kunduza benzeyen bir şey var mesela. Abla sim de atalım mı, at mk bi de onu at!
Artık akıllandım ama, en güzel ve risksiz düğün saçı ya fön ya da fön çektirip at kuyruğu yaptırmak. Tabi o at kuyruğuna da bir şekil falan bir şey yapıyor, tepesini kabartıyor ama artık o kadar olacak.
Neyse saçı yaptırdık, hadi bir de hafif makyaj yaptırayım bari diyorsun değil mi? Aslına baktığında ne kadar boşa harcanan paralar değil mi bu arada? Akşama sileceksin abi o makyajı, neyse.. Nasıl yapalım makyajını, valla işte çok doğal hafif bir şey.. Bunu diyen ben değilmişim gibi, fondöten, kapatıcı üstüne kulağıma kadar çekilmiş eyeliner, bolca simli farlar, birde boyanmaktan Frida’ya dönmüş kaşlar. Oldu çok mersi.
Bir de oldu olacak manikür pedikür de yaptırayım yani ne kadar kötü olabilir? Malum saçı yaptırırken bütün tırnakları yedim, bari iki şekil versin. Ama tabi ki: What the fuck iswrong with these girls? Sanırım çoğunda bir dikkat bozukluğu var. Yaptığı işe konsantre olamama sorunsalı bir nevi. Önüne baksana ablacım, yok, dükkanda ne olup bitiyor, kasada kim var, dükkandan içeri kim girdi? Karı her şeye hakim, benim tırnağım dışında. Hepsi bir canından bezmiş, ne renk sürcez? Süreyim de kalk git kaltak gibi bir bakış. Ojeyi bozmadan evine gidebilirsen gerçek bir dişisin. Benim gibi çantada anahtar ararken ojeyi de bozarsan, müthiş bir mutsuzlukla eve gelirsin.
Ne o, kuaföre gittin, kendini daha iyi hissettin falan. Verdiğin tonla parayla, bahşişle kalırsın işte. Ya siz kuaförde ağlamak nedir bilir misiniz? Peki, sırf kaşların kötü alındı diye gece gündüz gözlükle gezmek nasıl bir histir anlar mısınız? Anlayamazsınız esprisi yapmayacağım ama bu dramı özellikle kuaförden mutsuz gelen hatunları anlamakta zorlanan erkekler için yazdım. Konu her şekilde size dönüyor üzgünüm beyler ama lütfen eve gelen sevgilinizle empati kurun. Sadece giyinip gittiğiniz düğünler için bizim hazırlıklarımız ortada. Desteğinizi esirgemeyin efendim.
Sevgiler
Bikadın

Tektasini Kendin Alma, Ezik Misin Sen?
Cumartesi, Eylül 19, 2015
0 comments

İlk Bulusmanın Katil Yemekleri
Cuma, Eylül 18, 2015
0 comments

Calismak Mi? Ay Yok Almiyim Cnm Yaa
Pazartesi, Eylül 14, 2015
0 comments

Seyy Biz Evleniyoruz Da...
Cumartesi, Eylül 12, 2015
0 comments
Daha önce yazmıştım, kız kardeşim evleniyor diye.
Şimdi ise artık sıra geldi tüm formalitelere, ailelerin tanışması, söz, isteme, nişan ve düğün merasimlerine.
Bazen akıl almıyor şu Türk geleneklerini. Elin Avrupalısına, Amerikalısına bak! Adam kıza evlilik teklifi ediyor, takıyor parmağına tektaşı, çıkıyor ailesinin karşısına, biz nişanlandık diyor. Bababa olaya bak! Ailesi de “Ah, çok süper hadi bunu kutlayalım!” falan diyip evde bir parti falan veriyor.
Abi bu işler bize ters. Tamam, şimdi sen kıza evlenme teklif ettin de bakalım babası, dedesi verecek mi? Aileler tanışınca anlaşacak mı, birbirlerine uygun denk aileler mi, gelir düzeyleri bir mi, dini ve politik görüşleri aynı mı? Ulan zaten adamı bulana kadar göbeğimiz çatladı, bir de üstüne evlilik teklifi de almayı başarmışız, bir de aileleri mi düşüneceğiz? Bunca etnik kökenin ve politik görüşün olduğu bir ülkede, bir de ailelerin uyuşması ne demek ya?
En gergin andır ailelerin tanışması, hava, trafik ve genel gündem konuşmaları bitince gelen sessizlikler paha biçilmezdir. Onu nereye oturtucaz, aman ne yediricez, dışarıda yemeğe mi çıksaydık derken adamlar ellerinde eşek kadar bir çiçekle ve Pelit’ten kilosuna 250 lira verilmiş çikolatayla gelirler. Hoş geldin beş gittin falan filan derken asıl konunun-ki bu düğünün ne zaman olacağıdır- açılmamasıyla adeta bir “winter is coming” dramını yaşarsın. (GOT cular bilir )“Klima vurdu mu kapatalım, hasta etmeyelim sizi heh he” isimli espriler ve evdeki tüm rezervler tükendikten sonra, erkek tarafının babasının huzursuzlanmalarıyla sinyal veren bu problem, konunun açılmasıyla son bulur. Nişan ve düğün tarihlerinin belirlenmesiyle kız tarafı derin bir oh çeker.
Bir sonraki ziyaret istemedir. Sanki düğün tarihini belirlememişler gibi, sanki o çocuklar hiç sevişmemişler gibi, kız babadan, dededen istenir. O da bir iki espriyle verir, gençler mutlu olur, sözlenirler. Instagram’a türlü türlü “Newly Sozlu” fotoğrafları eklenir, Facebook ilişki durumu “Sözlü” olarak güncellenir, kıskançlık kokan “Tebrikler cnmm”, “Bir ömür mutlu olun ttlm” yorumları mutluluk göstergesi, gereksiz uzatılmış harflerle ve çoğul olarak “Çooookkkkk teşekkkürrr ederizzzzzz” şeklinde yanıtlanır.
Gelelim bana en saçma gelen nişan seronomisine. Bir göz eve en fazla ne kadar insan sığdırabiliriz acaba? isimli, annenin en büyük tezinde, tüm geçmiş bellek ortaya dökülür, "Amcangiller olmadan olmaz”, “Aaa Hayrettin amcanlar da görmek ister, hem onlar da kızlarının nişanına çağırmıştı bizi”, “üst komşudan 10 tane sandalye alsak sığarız nolucak” diyalogları arasında yüzyıllık bir katastrofinin içine düşersin.
Amacını asla anlayamadığım, ama adeta bir düğün hazırlığı içinde geçen bu aktivitedeki en absürd olay ise nişan bohçası denen iç acıtan, yürek burkan vakadır. Her ne kadar karşı koymaya çalışsan da annen “Nişan bohçası olmadan olur muuu?” diye kendini yerden yere atınca mecburen kabul edersin. Kız tarafı erkeğe asla giymeyeceği dagi pijama takımı, polaris terlik, doremi don ve bilimum saçmalıkları alıp bohçaya koyup verir. Ama buradaki asıl dram kızın yaşadığıdır.
Kız müstakbel kayınvalidesiyle bizzat alışverişe çıkar. Bu nasıl bir görgüsüzlüktür anlayabilmiş değilim. Alışveriş bir kadının en huysuz olduğu ve en çirkinleşebildiği aktivitedir. Annemle bile gittiğimde birbirimize girerken kayınvalideyle gitmek nedir? Yani ben gidip kendime süslü sütyen alırken bile utanırken, kayınvalideyle bunu seçmek ne demektir? Yani bu aslında “Şimdi siz evlenince seks yapacaksınız, biz de bunu biliyoruz, oğluma en güzel şekilde görün, al şu jartiyeri dene bakalım. Bir de şu tüylü terlikleri giy altına. Tamam,alıyoruz, paketleyin” Kadın bildiğin beni Suzan Avcı falan sandı herhalde. Bu nasıl bir mantıktır, ulan adam senelerce beni pamuklu donla gördü, sen bunları alsan nolur annecim? diyemediğin için “Tişikkirler annicim” diyerek konuyu kapaman en hayirlisidir. Bir de bu alışverişin bokunu çıkartıp kadını Mac’e sokup, tüm kozmetiğini falan aldıranlar var. Allığım da bitmişti iyi olur falan diye. Allahın kezbanı, o mor farı nerde kullanacaksın bana bi söyle!
Tabi bu bohçaların, eğer ki nişanlılık ani bir kararla sonlandırılırsa, eksiksiz iadesi şarttır. Ben napıyım adama aldığım uyduruk donu, terliği, bir sonrakine mi vericem?
Sonuç olarak, evlenmeye karar vermiş her hanım kızımız pastırma tadında bu süreçlerden geçeceğini iyice bellesin de sonradan efendim ay yok ben bilmiyordum, bohça nedir yaaee triplerine falan girmesin. Hard-core Türk adetlerine şimdiden hazırlıklı olsunlar efendim.
Saygılar
Kadın

Yuzyillik Sir: Kadinlar Ne Ister?
Cuma, Eylül 11, 2015
0 comments

Erkeklerin cogunun mutlaka bir fikri oldugu, en azindan bildigini zannettigi, ben kadin ruhundan anlarim dedigi ama aslinda cok bilinmeyenli bir sorudur bu. Bu erkeklerimize Freud’un su sorusunu yoneltmek isterim. “Hic cevaplanamamis, kadin ruhu uzerinde 30 yili askin calisma yapsam da benim de bir cevap bulamadigim o muthis soru halen duruyor: Bir kadin ne ister?”
Cokca savaslar kazanmis, dunyanin saydigi Ataturk gibi bir sahsiyetin bile “Nice savaslar yonettim ama bir kadini yonetemedim” dedigi bir gerceklikte sanirim konu uzerinde oturup biraz dusunmek gerekir.
Bu birazcik da soyle, hani yeni gittiginiz bir sehirde, elinize aldiginiz haritada buradasiniz diye yerinizi gosterir, onun disinda hicbir sey bilmezsiniz. Etrafinizda karmasik yollar ve ulastigi bir takim noktalar vardir. Ayni noktaya varmak icin 50 cesit yol vardir. Su an baktiginiz sey bir kadinin beynine en yakin gorseldir. Sadece nerede oldugunuzu bilirsiniz, gerisi sirdir.
Maalesef bizim kafalar sizinki gibi calismiyor beyler. A noktasindan B noktasina varmak icin sinirsiz yol var, bu arada C noktasi da aklimizi celmiyor degil.
Kafalar bu kadar komplikeyken, bir de gunden gune salgiladigimiz hormon dozajiyla oldukca gidip gelen bir ruh haliyle, bu yollar oldukca karmasik hale gelebilir. Siz o haritada ulasmak isteyeceginiz noktaya giden en yakin veya duz noktayi seciyorsaniz olabilirsiniz. Ama biz o yolun uzerinde hangi magazalar var, oraya giderken baska nereleri gorebilirimin pesindeyiz.
Yine de bir takim orneklerle kendi anlayabildigim kadariyla anlatmaya calisayim. Oncelikle bir kadini her acidan mutlu edebilen bir super erkek henuz dunyaya gelmemistir. Kusurlu oldugunuzu bilerek ise baslamak daha kolay olacaktir. Normal standartlarda bir gunu ele alirsak mesela, ki bu PMS sendromu yasamadigimiz ayin yaklasik 15 gunluk surecidir, bir kadini mutlu edebilmek icin ofisine cicek gonderebilirsiniz. Ama dikkat edilmesi gereken nokta ikinci cicegi gondermeden once bir sure beklemeniz gerekir aksi takdirde bu jestiniz oldukca ters tepip bizi aldattiginiz fikrine kapilabiliriz. Surprizler guzeldir mesela, catkapi gelmeniz bizi mutlu eder, ama her dakika yaparsaniz keyif kacirir, ozel hayatimiza saygisizlik olarak algilayabiliriz. Iyiligimizi istemenizle hayatimizi kontrol etmek arasindaki ince cizgiyi gecmemenizi de oneririm. “Ayaklarini usutme terlik giy” demekle “aksam cok icme” demek arasinda bir yerlerde o cizgiyi gorebilirsiniz mesela. Kilo aldigimizi veya makyajimizi begenmediginizi soyleme tonunuz hayati onem tasir. Sosyal medyadaki fotograflarimizi begenmenizi bekleriz ama lutfen yorum yapmayin, can sikiyor. Sahiplenilmek guzeldir lakin “o sortu cikar” demeyin. “Beni seviyor musun” diye sormamiza uyuz oldugunuzu biliyoruz, dolayisiyla bize sordurtmadan arada siz soyleyin iste bekliyoruz bazi sikliklarda. Yani kisacasi aslinda bir birey olarak saygi duyun, sadik kalin ve okuz gibi davranmayin yeter.
Soracak olursaniz, aslinda biz de bilmiyoruz ne istedigimizi. Bazen herseyi, bazen hic birseyi. Cok azimiz bilir, cogu da cevabini unutmaya meyillidir. Bu sorunun tek veya sabit bir cevabi yoktur. Bosuna o yuzden hirpalamayin kendinizi. Hadi buldunuz diyelim ki. Bugun bulsaniz yarin isinize yaramaz
Sevgiler
Bi Kadin

Disi Yakaris
Cuma, Eylül 04, 2015
0 comments

Ay Asaplarimm
Perşembe, Eylül 03, 2015
0 comments

Romeo Degildir O. Olsa Duramazsin!
Çarşamba, Eylül 02, 2015
0 comments